Polinezya Neresi?
![]() |
Polinezya, Büyük Okyanus'ta binlerce adaya yayılmış bir kültürdür. |
Amaç, karmaşık kaynakları inceleyerek, tasnif ederek okuyucuya anlaşılır bilgiler vermek. Resim - Harita - Video tasarımları yazara aittir. Yayınların sonunda kaynak bilgisi verilmiştir.
![]() |
Polinezya, Büyük Okyanus'ta binlerce adaya yayılmış bir kültürdür. |
İlk Polinezya yerleşimcilerinin Pasifik okyanusuna MS 500 civarı geldiği tahmin ediliyor.
İkinci göç dalgasının da MS 1100 yıllarında yaşandığına dair kanıtlar bulundu .
Yazıyı bilmiyorlardı. Sözlü kültürel mirasa sahiptiler.
![]() |
Polinezyalılar |
Birbirlerinden binlerce deniz mili uzaklıkta olmalarına rağmen hepsi, ortak dil Polinezce'nin lehçelerini konuşuyordu.
Polinezyanın her adasında bulunan bilgeler, şiirsel tarih eğitimi ile kültürün nesilden nesile aktarılmasını sağladı.
Bu bilgeler, adaya ilk gelişten itibaren tüm şeflerin adını sıralıyordu. Belleklerini de düğümlü halatlar ile taze tutarlardı.
Polinezyalılar " Polinezyalılar bu adalar krallığında kendi hallerinde yaşarlarken biz soluk benizliler buraya bir elimizde İncil, ötekinden barut ve alkolle gelmiştik. " Thor Heyerdahl
Polinezyayı kim keşfetti? James Cook? yoksa başka bir Avrupalı mı?
Ya da hiç keşfedilmeseydi ve Polinezya kültürü bu kadar hızlı yok olmasaydı.
Polinezyalılar öylece adalarda duruyorlardı ve Avrupalılar onları mı keşfetti? Yoksa ganimet arayışındaki modern dünya büyük ve hızlı gemileri sayesinde çılgınca bir yarışa girdi de bu yarış esnasında bulduğu her yeniyi kendine keşif mi kabul etti?
Avrupa'dan ayrı olarak tüm eski dünya kıtalar arası deniz ticareti ile birbirine bağlı iken, saldırgan şekilde tüm limanları ele geçiren medeniyetten uzak Avrupalıları kaşif olarak mı nitelendirmeliyiz?
Kendinden önceki tüm kuralları yok sayan, oluşumunda hiç katkısının olmadığı denizcilik kültürünü hiçe sayarak yüzlerce Doğu Afrikalı saygın tüccarı gemilere dolduran ve denizin ortasında diri diri yakan açgözlülere mi medeniyet tanımı yapılmalı?
Polinezyalılar’ın Yol Bulma şeklinde adlandırılan kılavuzluk yeteneği 25 milyon km2’lik bir alanda yaşayan insanlari birbirine bağladı.
Yeryüzünün neredeyse ¼ büyüklüğünde bir alana dağılmış binlerce adadaki insan topluluğu bu sayede kendi ticaret ağını olusturdu
Polinezyalılar, tarihin ilk yol bulucularıdır. Polinezyalı yol bulucular günümüzde wayfinders olarak adlandırılıyorlar.
Polinezyalı kılavuzlar, toplumun hayatta kalmasını sağlayan en önemli yapı taşıdır.
Daha bir yaşındayken yüzlerce çocuğun arasından seçilir. Bir yaşından itibaren adanın farklı yerlerinde, farklı sularda (akıntılarda) oynamaya bırakılarak eğitilir. Beş yaşındayken denize açılmayı öğrenir.
Uzun süren eğitimler sonucu yetişen kılavuz dalgaları okuyabilir, bulutların renginden uzaktaki adaları tahmin edebilir, teknenin yan tarafından geçen suya bakıp hızını ölçebilir. Güneş’i, gelgiti, Ay’ı, gece gökyüzünde görünen yıldızları okuyabilir.
Çağdaş yol bulucuların başında Nainoa Thompson var. Nainoa Thompson’un kökeni Hawaii’den daha eski. Polinezya Krallığı’nın olduğu döneme uzanıyor. Nainoa'yi eğiten ise son gerçek yol bulucu olan Mau Piailug.
Kılavuzluk geleneğinin son mirasçısı olan Mau Piailug 1950 yılında 18 yaşındayken törenle usta denizci(kılavuz) ünvanını kazandı. 2007 yılında 57 yaşındayken törenle Nainoa'ya kılavuzluk ünvanını verdi. Nainoa, onunla mümkün olduğunca çok zaman geçirerek okyanusu okumasını sağlayacak bilgileri öğrendi.
Nainoa Thompson önderliğinde Hawaii’li bir grup 1975’de Yol Buluculuk geleneğini tekrar diriltmek için kolları sıvadı.
Polinezyalıların çift yelkenli, çift gövdeli kanolarını tanımlamak için kullanılan terimdir.
18. yy’ın sonlarında İngiliz Kaptan James Cook notlarında, kendi gemisiyle gittiği iki fersaha karşılık, Polinezya kanolarının üç fersah yol aldığını yazar.
Hōkūleʻa ismi verilen Polinezya yelkenlisi bir grup Hawaii'li tarafından son Polinezya yelkenlisinin görülmesinden 600 yıl sonra, 1975 yılında tasarlandı.
Günümüz katamaranlarının öncüsü sayılan tekne on sekiz metre uzunluğunda ve altı metre genişliğindedir. Derin denizlerde yol alırken ağırlığı on bir tona yakındır. Aslına uygun şekilde tamamen ahşap ve ip kullanılarak inşa edilmiştir. Teknenin üzerindeki her şey iplerle bağlıdır ve kullanılan ipin uzunluğu sekiz km'den fazladır.
Alıntı Resim: Hokulea resmi sitesinden. |
Hōkūleʻa denize açılmadan önce Polinezyalılar’ın okyanusa açıldığını kimse kabul etmiyordu. İmkansız görünüyordu. Taştan aletlerle yapılan teknede pusula, sekstant ve harita olmadan haftalarca akıntılara ve hakim rüzgarlara karşı nasıl yol alınabilirdi? Ama belli ki böyle yapmışlardı.
1975 yılında, Hawaii'den Rapa Nui'ye yapılan deniz yolculuğu, büyük ses getirdi. Polinezya kültürünün yeniden canlanmasına dair ümitleri yeşertti. Bundan sonra Hokule'a kanosu altı büyük sefer daha düzenledi.![]() |
2000 yılında Hokule'a Hawaii'nin ilk devlet hazinesi olarak ilan edildi.
Polinezyalılar yolculuğu yolculuk olarak görmezlerdi. Teknenin yerinde durduğuna, adaların ise tekneyi selamlamak için denizden geldiklerine inanırlardı.
Bir uygarlığın, okyanusun dört bir tarafına yayılmasını sağlayan dehanın eseriydi bunlar.
Bilim çevreleri Polinezyalıların bilinçli okyanus keşiflerini artık kabul etmiş durumdalar. Bir çok araştırma ve yeni bulgular bu kadim medeniyeti daha iyi tanımamıza imkan sağlıyor. Bu araştırmacıların başında Kolombiyalı Antropolog Edmund Wade Davis geliyor. Davis birçok kitap, belgesel ve konferans ile kaybolan medeniyetler hakkında bizi aydınlatmaya devam ediyor.
![]() |
Alıntı |
Kaynaklar:
- Hokule'a.com Resmi Web Sitesi
- Kaybolan medeniyetler serisi - National Geography
Yolbulucular - Nainoa Thompson - Wayfinders
Günümüzde Antik Polinezya Medeniyetine dair elde kalan efsaneler ve kısıtlı kalıntıların yanı sıra, 1970'lerden itibaren araştırmacıların yoğun çalışmaları sonucu elde edilen veriler sayesinde sevindirici gelişmeler yaşanmaktadır.
Polinezyalılar ile ilgili yazılı kaynaklar, Avrupalıların Büyük Okyanus keşifleri ile başlar. Daha derin araştırmalar için ilk basamak kaşiflerin bu seyahatlerdeki notları olmuştur.
James Cook, Markiz Adaları halkının, Tahuata halkının dilini anladığına, ama iki halkın arasında 1500 km mesafelik bir okyanus olduğuna dikkati çekmişti.
Tüm bunlar bilinçli bir yayılmanın işaretiydi.
Polinezya’da çok katı bir sınıf sistemi vardı. Toplum içinde yükselmenin tek yolu yeni bir dünya keşfetmekti.
Polinezya Uygarlığı iki temel üzerine kuruluydu.
ŞEF: Yetkisi, ihtiyaç fazlası yiyeceği kontrol altında tutma ve dağıtma kabiliyetine bağlı olan kişi.
RAHİP: Yetkisi, ruhlar dünyasını yönlendirme ve günümüzdeki TABU kelimesinin kökeni olan TAPU, yani toplumun gizli kurallarını ihlal edenleri cezalandırma kabiliyetine bağlı olan kişiydi.
Avrupalılar’ın ilk gelişlerinden itibaren getirdikleri hastalıklar adadan adaya yayılarak 300 binlik Polinezya nüfusunun %90’ını yok etti.
Nüfusun tükenmesi tarımın da çöküşüne sebep oldu. Tarımın çöküşü, yetkisi yiyeceği kontrol etme kabiliyetine bağlı olan Şef’in gücünü yok etti. Daha sonraları Avrupalılar’ın getirdiği hastalıklara bağışık olan Misyonerler geldi. Ve Tapu’yu ihlal ettiler. Ama cezalandırılmadıkları için bu da Rahipler’in gücünü yok etti. Böylece tek bir nesilde Polinezya Uygarlığı çöktü. Onların dilinde Avrupalı denizci ile zührevi hastalık aynı kelimeyle ifade edilir.